Surp Haç Tıbrevank Ermeni Lisesi

Hakkımızda

Tarihçe

Üsküdar’da Surp Haç Kilisesi’ne bağlı olarak 1678 yılında dini eğitim vermek üzere bir okul açılır. 1718’de Patrik IX.Hovhannes Golod tarafından dersliklere çevrilen okul, 1770 yılına kadar varlığını aynı şekilde sürdürür. 1770’li yıllarda bu okul genişletilerek Ruhban Okuluna dönüştürülür. Tıbradun ve İskolya (Ruhban evi ve okulu) adıyla bilinen Surp Haç Okulu 1932’ye kadar faaliyetine devam eder.1932 yılına gelindiğinde okul eğitim hayatına son verir. Ekmekçibaşı Sokak’taki Surp Haç Ermeni Kilisesi’ne bağlı, Selami Ali Mahallesi 56.pafta 154 ada 1 parseldeki bu okul binası 19322den 1950’li yıllara kadar Surp Haç Kilisesi Vakfı tarafından yönetilir.

1950’li yıllara gelindiğinde Türkiye Ermenileri Patriği olarak seçilip İstanbul’a gelen müteveffa Başepiskopos Karekin Haçaduryan Sırpazan, hayalindeki ”Tıbrevankı”nı yeniden hayata geçirebilmek için Surp Haç Okulu’nun (Tıbradun ve İskolya) eski binasını onarır, yanındaki Üsküdar/Selami Ali Mahallesi/Ekmekçibaşı Sok/56 pafta/154 Ada/2 parseldeki arsayı da satın alarak buraya yeni bir okul binası yapar ve 1953 yılında yatılı okul olacak şekilde hizmete hazır hale getirir. Ermeni Patrikhanesi’nce 1953’te İstanbul Valiliğine müracaat edilerek orta,lise ve üç yıllık teoloji bölümünü kapsayan “Surp Haç Tıbrevank Ermeni Ruhban Okulu” ismi ile okul açma talebinde bulunulur. Girişim, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa göre yürürlükte olan “Mekteb-i Hususiye Talimatnamesi” gereğince okul açma talebine, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan izin almış olur. Böylece, 1953’te vücut bulan bu okul, Armaş Tıbrevank’ın anısı, İskolya Tıbradun’un yeniden hayat bulan şekli olarak Türkiye Ermeni toplumunun hizmetine sunulur.

Bu arada 1953 yılında Milli Eğitim Bakanlığı izniyle öğretime başlayan okul için 1954 ‘te“Surp Haç Tıbrevank Ermeni Ruhban Okulu Vakfı” oluşturulur ve bu vakıf İstanbul Valiliğince kabul ve işlem görmeye başlar. Milli Eğitim Bakanlığınca okul açma izni alan Surp Haç Tıbrevank Ermeni Ruhban Okulu Vakfı, İstanbul Valiliği izniyle 1953’ten sonra Ermeni toplumunun oluşturduğu “Ermeni Malları Müşterek İdare Komitesi”, patrikliğin müşterek idaresiyle diğer vakıflar gibi idare edilmeye başlar. Yine İstanbul Valiliği Hukuk İşleri Müdürlüğünce düzenlenen Üsküdar Surp Haç Tıbrevank Ruhban Mektebi Mütevellisinin, Vakıflar Kanununca hükmi şahsiyete haiz olduğu ve hükmi şahsiyetince taşınmaz edinebileceği belgelenir ve 1960 yılına kadar diğer vakıflar gibi yönetilir. 1961’de “Ermeni Malları Müşterek İdaresi Komitesi” lağvedildiğinden Kadıköy Asliye Hukuk Hakimliği’nin 07.08.1961 tarih ve E:1961/104 K:1963/48 sayılı kararı ile İstanbul Valiliğince adı geçen lise yönetimi cemaat vakfı olarak kabul ve işlem görmeye başlar. Başlangıçta orta, lise ve teoloji bölümüyle devam eden okul 1967’de İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından “öğrenci eksikliğinden” tam faaliyet gösteremediği gerekçesiyle teoloji bölümü kapatıldıktan sonra orta ve lise kısmıyla eğitimine devam eder. 1969 yılında ruhban okullarının laik sistemle çelişik olduğunu ileri süren Milli Eğitim Bakanlığı’nın baskısıyla “Özel Surp Haç Ermeni Lisesi” adını alarak azınlık okulu statüsüne geçer ve eğitimine ortaokul ve lise düzeyinde devam eder.

Okul vakfının yönetim kurulları 1960 yılına kadar yukarda anılan heyet ve patrikhane tarafından oluşturulurken 1961’den itibaren her dört yılda bir İstanbul Valiliği denetiminde ve V.G.M. onayıyla yapılan seçimlerle oluşturulur. Bu durum 1961,65,69,73,77,81 ve 1985 yıllarında tekrarlanır. 1985 yılına gelindiğinde Surp Haç Tıbrevank Ermeni Ruhban Okulu Vakfı Yönetim Kurulu adayları diğer dört cemaat vakıf yönetim kurulu adaylarıyla beraber seçime girer. Seçim sonuçlanır. Diğer dört yönetim kurullarının belgeleri sahiplerine verildiği halde S.H.T.E.R.O. Vakfı adaylarının belgeleri verilmez. Oysa 1985 seçimleri de diğer yıllarda yapıldığı gibi usulüne uygun yapılmış, seçim yapmak için başvuran 5 vakfa da uygunluk verilmiştir. Seçime girerken itiraz etmeyen Valilik seçimden sonra seçilenleri, vakfı yok sayma sebebiyle onamaz. Ondan sonraki her seçim yapma müracaatı “Surp Haç Ermeni Lisesi Vakfı” ile ilgili çalışmaların devam ettiği, bu yüzden ikinci bir tebliğe kadar seçimlere izin verilmeyeceği yanıtıyla reddedilir. Bu hukuk dışı fiili durum vakfın yıllarca yöneticisiz kalmasına neden olur. Eğitimine hiç ara verilmeden, kesintisiz devam edilen okula Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen ve müdür yardımcısı göndermeye devam eder.

Öte yandan, Milli Eğitim Bakanlığı, vakıf temsilcilerinin, 1999’da, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu uyarınca, okula, ölmüş olan kurucu temsilcisinin yerine yeni bir kurucu temsilcisinin atanması için yaptıkları başvuruya verdiği cevapta, “ülke güvenliği açısından azınlık faaliyetlerinin kontrolü ile görevli” Azınlık Tali Komisyonu’nun bir kararını dayanak alarak Surp Haç Ermeni Lisesi Vakfı’nın o tarihe kadar “sehven” (yanlışlıkla) azınlık vakfı olarak işlem gördüğünü, okul binası da dahil olmak üzere, adına tescilli bütün taşınmazlarla ilgili olarak Maliye Bakanlığı’nca dava açılması ve yönetim boşluğunun doldurulması için kayyum tayin edilmesi gerektiğini ileri sürer. Oysa okul vakfının ruhsata bağlandığı 1954 yılından sonra edindiği taşınmazlar, Tapu Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca kendi adına tescil edilmiş, İstanbul Valiliği de bu tapu kayıtlarında devleti temsil etmek suretiyle vakfın tüzel kişiliğe sahip olup taşınmaz mal edinebileceğini açıkça belgelemiştir.

VGM, 4 Mayıs 1999 tarihli ve 8590 sayılı yazısında, “Surp Haç Ermeni Lisesinin idarecilerinin, yetkili kuruluşları yanıltmak suretiyle okulu bir vakıf gibi göstererek Ermeni vatandaşlardan vasiyet ve bağış yoluyla taşınmaz mal iktisap ettiği” iddiasında bulunur. Başbakanlık ise 22 Temmuz 1999 tarihli ve 23695 sayılı yazısında söz konusu taşınmazların fiili ve hukuki durumlarının tespit edilerek tapu iptali ve tescil davası açılması amacıyla konunun İstanbul Defterdarlığı Milli Emlak Denetmenleri Bürosu Başkanlığı tarafından incelenmesini ister. Başkanlık 2001/27 numaralı raporunda, okul vakfının yasal mirasçısı bulunan taşınmazlarının tapularının iptal edilip mirasçılar adına tescil edilmesi, diğer taşınmazlarının ise tapularının iptal edilip Hazine adına tescil edilmesi için dava açılması gerektiği değerlendirmesinde bulunur. Hazine, söz konusu tapu iptal davasını 26 Şubat 2003 tarihinde Üsküdar 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2003/39 dosya numarasıyla açar.

Okul vakfının yaşadığı bu sorunların yanı sıra 24 Ocak 2003 tarihli bir yönetmeliğin ekinde yer alan, “Faaliyette Bulunan Cemaat Vakıfları” adı altında 161 cemaat vakfının adının yazılı olduğu bir listede, Surp Haç Ermeni Lisesi Vakfı’na yer verilmez. Bunun üzerine vakıf, Ocak 2003’te, adının listeye eklenmesi için VGM’nin bağlı olduğu Başbakan Yardımcılığı ve Devlet Bakanlığı’na başvurur. Ancak yasal süre içerisinde dilekçeye cevap verilmemesiyle başvuru reddedilmiş olur. Bu arada vakıf temsilcilerinin, vakfın tasarrufunda bulunan ancak tapuda tescil edilmemiş olan taşınmazların tescili için İstanbul Vakıflar Bölge Başmüdürlüğüne yaptıkları başvurular da, 24 Ocak 2003 tarihli yönetmeliğin ekinde yer alan listede vakfın adının yer almaması gerekçesiyle değerlendirmeye alınmaz.

Okul vakfı temsilcileri vakfın neredeyse 30 yıldır belirsiz olan yasal statüsünü açıklığa kavuşturmak, bu kapsamda tasarruflarında bulunan taşınmazları kendi adlarına tescil ettirebilmek ve 1985’ten beri engellenen vakıf yöneticiliği seçimlerinin yapılabilmesini sağlamak için 2003’te Danıştay’a dava açar. Danıştay 10. Dairesi, 15 Kasım 2005 tarihli kararında Surp Haç Tıbrevank Ermeni Lisesi Vakfı’nın bir cemaat vakfı olarak kurulduğunu ve halen aynı statüde olduğunu hükme bağlar. Ancak VGM’nin Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’na yaptığı temyiz başvurusu sonucunda Genel Kurul, 2011 yılının mart ayında verdiği kararla 10. Daire’nin kararını bozar. Genel Kurul, 25’e 4 oy çokluğuyla aldığı kararın gerekçesinde Medeni Kanun’un yürürlüğe girdiği 1926’dan önce kurulmadığı gibi, 2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun geçici 44. maddesi uyarınca verilen beyannamesi de bulunmadığı için cemaat vakfı sayılmasına olanak bulunmayan davacı hakkında cemaat vakıflarına ilişkin mevzuat hükümlerinin zaman içerisinde uygulanmış olmasının davacıya cemaat vakfı statüsü, dolayısıyla vakıf tüzel kişiliği kazandırmayacağı görüşünü dile getirir. Gayrimüslim vakıflarının karşılaştıkları sorunların Avrupa Birliği uyum sürecinde yapılan hukuki düzenlemelerle bir nebze olsun giderilebildiği 2000’li yıllarda, bu karar Türkiye’deki üst yargı kurumlarının, “kazanılmış hakların geri alınamayacağını” güvence altına alan temel hukuk ilkesini hiçe sayarak evrensel demokrasi standartlarının ne kadar gerisinde kalabildiğini göstermiştir.

Okul vakfı temsilcilerinin 27 Ağustos 2011’de yürürlüğe giren 651 sayılı kanun hükmünde kararname ile 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’na eklenen geçici 11. madde uyarınca, 6 Aralık 2011’de dini, hayri, kültürel faaliyetler ile eğitim faaliyetlerinin eksiksiz devam edebilmesi için okulun vakıf olduğunun tespit ve teslimi, şahsiyetinin kütüğe kaydedilmesi ve vakfın tasarrufunda bulunan bazı taşınmazların tescili için yaptıkları başvurularını değerlendiren Vakıflar Meclisi, 18 Nisan 2012 tarihinde verdiği kararla (ek.1: TC Başbakanlık VGM, Vakıflar Meclisi, B.02.1.VGM.0.05.00.00/268 sayılı ve 219 no.lu yazısı) okul vakfının vakıf statüsünü tanıması üzerine, Surp Haç Tıbrevank Ermeni Lisesi Vakfı, nihayet cemaat vakfı olarak Merkezi Sicil Kütüğü’ne 165 numara ile kayıt edilerek tescil edilir. 3 Mayıs 2012 tarihinde TC Başbakanlık VGM İstanbul 2. Bölge Müdürlüğü tarafından gönderilen B.02.1.VGM.1.25.00.02.(29).130/3643 sayılı yazılı ile bu tescil kararı resmen bildirilmiş ve vakıf yönetim kurulu üyelerinin seçimlerinin yapılması istenmiştir.1 Temmuz 2012 tarihinde, 31 merkeze sandık konulmak suretiyle, bütün seçim geleneklerine ve kanunlara uygun bir şekilde seçim yapılmış ve yeni Yönetim Kurulu 10 Temmuz 2012 tarihinde mazbatalarını alarak (ek.2) göreve başlamıştır.

Hazine’nin, Surp Haç Ermeni Lisesi’nin açıldığı 1953 yılından sonra “okul idarecilerinin, yetkili kuruluşları yanıltmak suretiyle, okulu bir vakıf gibi göstererek Ermeni vatandaşlardan vasiyet ve bağış yoluyla taşınmaz mal iktisap ettiği” iddiasıyla 2003’te vakıf aleyhinde açtığı tapu iptal davası ise bu tescil kararından sonra 18 Nisan 2013’te reddedilmiştir.